Yerel yönetimlerde katma değer yaratmak mı?.. rant ekonomisi mi ?..
Yerel yönetimlerde katma değer yaratmak mı?.. rant ekonomisi mi ?..
Genel ülke ekonomisine atıf yapılacaksa ki özellikle yerel yönetimlerin imar yetkileri göz önüne alındığında, üzerinde konuşulması ve yerel yönetim yol planlarında ifade edilmesi gereken soru şudur:
Katma değer yaratmak mı?.. Rant ekonomisi mi ?..
Peki bu iki kavram arasındaki çarpıcı fark nedir?..
Önce her iki kavramı genel kabule göre tarif edelim:
Rant, herhangi bir üretim faktörüne, onu belirli bir istihdam alanında tutmak için gerekli olan miktardan fazla yapılan ödeme, toprağın ve üzerindekilerin kullanımı için ödenen fiyattır. Kısaca rant üretimde kullanılan tabiat faktörünün karşılığında elde edilen gelir payıdır.
Rantın varlığını toprak ve toprağın kıt olması ortaya çıkarır. Düşünün herkese yetecek kadar arazi olsa o araziyi kimse almaya ihtiyaç duymayacaktır. Ancak arazinin az olmasıyla, o araziyi kullanacakların da bir bedel ödemesi gerekecektir. Ödenen bu bedel, ödeyen açısından gider, alan açısından gelir olarak nitelendirilir. Rantlar elde edildikleri tabiat kaynağına göre isim alırlar. Örneğin, verimli toprak rantına diferansiyel rant, arazisi ürün pazarına yakın olanların bu yakınlıktan dolayı aldıkları ranta mevki rantı, toprağında maden olanların elde ettiği ranta maden rantı, şehirde arazisi olup da bundan elde edilen gelire şehir rantı denir.
Katma değer ise bir üretim sürecindeki çıktı ile girdi arasındaki farktır. Örneğin 10 TL değerinde hammadde alınmış, bu hammadde toplam olarak 20 TL ücretle çalıştırılan işçilerle işlenmiş ve 50 TL değerinde bir ürün ortaya konmuş olsun. Burada girdi 10 TL olarak ölçülür. İşyerinde çalışan işçilere ödenen ücretler girdi olarak değerlendirilmez. Çıktı ise 50 TL'dir. 40 TL'lik fark katma değeri oluşturur. Bu katma değerin 20 TL'sini işçiler alır. Geri kalan 20 TL de artı değer yani brüt kârdır.
Ataşehir ilçesi özelinde ve özellikle yerel yönetim politikaları açısından bu iki kavrama baktığımızda tablo oldukça nettir.
İstanbul genelinde imar edilebilir arsa üretmenin tek yolu, dönüştürme politikaları ve imar imtiyazları vermektir.
Genç ilçe Ataşehir, Karaman çiftliği arazisi üzerinde doğan ilk uydu kent olması ve sınırları içerisinde halen imar edilmemiş ve hatta imara açılmamış önemli miktarda arazi stoku ile ilgi odağıdır.
Erken dönem inşaatlar için kentsel dönüşüm hakları ve büyük arazi stoku ile Ataşehir, İstanbul ili içinde rant ekonomisinin yoğun baskısı altındaki birkaç ilçeden biridir.
Öte yandan, uydu kent projesi genişletilerek ve oy mühendisliği yapılmak suretiyle sınırları çizilen Ataşehir ilçesi, 2008 yılında Kadıköy, Ümraniye ve Üsküdar ilçelerinden kopartılan ve toplam 17 mahalle ile üretilen bir ilçedir.
Bilindiği gibi, 2012 yılında Metropol İstanbul projesi inşaatına başlandı. Bu projeyle Avrupa'nın en yüksek binasına sahip olacağımız için Ataşehir dolayısıyla İstanbul, dünyanın ilgisini çeken bir finans merkezine kavuşacaktı.
İstanbul'da bir cazibe merkezi haline gelen, dev inşaat şirketlerinin, finans kuruluşlarının, alış-veriş merkezlerinin taşınmaya başladığı Ataşehir, 2010-2011 yılları arasında %19'luk semt değeri artışıyla, Bebek, Emirgan, Yeniköy gibi gözde semtleri de geride bırakan bir yerleşim birimi haline geldi.
Ancak, Ataşehir için düşünülenlerle uygulananlar arasında bir uyumsuzluk göze çarpıyor. Doğu ve Batı Ataşehir diye ikiye ayrılan bölgelerde, bir yandan çağdaş mimari özellikleri sergilenirken, diğer yandan kentsel dönüşüm bekleyen, imar planları sadece iki mahallesinde onaylanan, çarpık yapılaşma örnekleriyle sosyal yapı sorunlarının yaşandığı görülüyor.
Avrupa konseyinin danışma organı olan "Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi", Yerel yönetimleri ve yerel demokrasiyi destekler.
Konseyin Yerel Yönetimler Deklarasyonu'nda; beden ve ruh sağlığının korunmasına yönelik, çevre koşullarının çoğaltılmasına, tarihi mirasın günümüze taşınmasına, halkın yerel yönetimler kararlarına katılmasına, yerel kaynakların akılcı, dikkatli, adil ve verimli bir biçimde kent yaşayanlarının yararı gözetilerek kullanılmasına, bireyin sosyal, ahlaki, kültürel ve kişisel refahına yönelik koşulların oluşturulmasına, her alanda sanatsal faaliyetlere ağırlık verilmesine, halk sağlığının gözetilmesine, hayvan haklarının dikkate alınmasına, yerel yönetimlerin tüm imkanlarını topluma cinsiyet, yaş, köken, inanç, sosyal, ekonomik ve politik ayırım gözetmeden, zihinsel ve fiziksel engellerine bakılmadan eşit olarak dağıtılmasına kadar, yerel yönetimlere görevler yüklenmiştir. "
Yerel yönetimler, kendi bölgelerinde ve yetki alanları çerçevesinde, rant ekonomisinin önünü açan politikalar ürettiğinde, çarpık kentleşme riski yanında, önlenemez bir rant ekonomisinin mimarı olurlar.
"Her şeyin bir zamanı vardır ve benim için tam zamanı" diyerek Ataşehir Belediye Başkanlık yarışına çıkan Makine Mühendisi ve iş adamı Sefa Sarısoy, yerel yönetimlerin rant ekonomisinin önünü açtığında geri dönülmez bir yola girdiklerini, ancak bu süreçlerin de değiştirilebileceğini ifade ediyor.
"Yanlışı gören ve önlemek için elini uzatmayan, yanlışı yapan kadar suçludur. " diyen bir Kızılderili atasözüne atıf yapan Sefa Sarısoy, Ataşehir'i rant ekonomisine teslim etmek değil Katma Değer ekonomisini yaratacak politikalarla, mali edinimleri Ataşehirde yaşayan ve kentin gerçek sahiplerine hizmet olarak ve eşit miktarda paylaştırma odaklı bir belediyecilik anlayışını anlatıyor söyleşilerinde.
Bu iddialı önermenin yerel yönetimler politikalarına nasıl tahvil edileceği sorusuna da;
"herkesin gittiği yolu izlerseniz, ancak onların eriştiği yere kadar gidersiniz" yanıtını veriyor ve ekliyor Ataşehir Belediye Başkan aday adayı Sefa Sarısoy "belediyecilikte daha uzaklara erişebilmek için, bayrağı devralmaya adayım ".
Ataşehirin ilk ve tek vakfı olan ATASAV'ın da kurucusu ve mütevelli heyeti başkanı olan Sefa Sarısoy, yerel yönetimler gibi STK' ların da sosyal sorumlulukları olduğunu özellikle bu konuda bilgi birikimi, vizyonu ve somut yol planı ile mensubu olduğu CHP misyonuna da katkıda bulunarak, yerel yönetimlere örnek eserler üreteceğini ifade ediyor.
Avrupa Konseyi, Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi deklarasyonunda tarif edilen ilke ve sorumluluklara atıf yaparak, projelerinden ziyade ilkelerini ve yapacaklarının yanı sıra özellikle yapmayacaklarını da anlatarak farklı bir siyaset adamı profili çizen Sefa Sarısoy,
" ülkem adına hissettiğim sorumluluk çerçevesinde, bir vatandaş, deneyimli bir iş adamı ve genç bir partili olarak halkıma hizmet için aday adayı oldum ve hedefe ulaşacağıma inanıyorum" diyor.
Diğer yandan dikkati çeken bir başka söylemi de " seçime kadar siyaset, seçildikten sonra yalnızca hizmet " olan Sefa Sarısoy, yerel yönetimlerin, kentin gerçek sahiplerini, oy veren vermeyen ayrımı yapmaksızın kucaklamak ilkesiyle başarıya ulaşabileceğini ve bu ilkenin dikkate alınmaması halinde en doğru politikaların bile ayrımcılık anlamı taşıyacağını ifade ediyor.
İletişim
İSTANBUL
34750 +90(216)4561800 sefa.sarisoy@chpdenaday.com